Site Haritası

Sen Üzülme Cuma Biz Müslümanız Ya (10.05.2005)


Bir Müslüman olarak dinimizin gereklerinden biri olan Cuma namazımızı ne oranda huşu içinde eda ediyoruz sorusunu sıkça sordum kendime... Her Cuma vakti camilerimizde karşılaştığımız ve dinimizin o pak çehresine yakışmayacak; cemaat, çevre ve ibadet üçgenine dikkat ettiğimizde, kıldığımız namazın kabulü için gözyaşları içinde Yaradana yalvarmaktan başka bir çaremiz yokmuş gibi geliyor bana.

Cuma vaktine az bir süre kala camiye varmışsanız ve abdesti cami şadırvanında alacaksanız, sizi kalabalık bir kuyruk bekliyor demektir. Mevsimlerden yaz ise ve şadırvan kapalı bir mekânda yer alıyorsa, sizi nahoş bir koku karşılar. Bu koku ile hemhal olduğumda cemaatin, Cuma’dan Cuma’ya uzuvlarına suyun değdiğini düşünmekten kendimi alamamışımdır. Huşu duygularının bir kısmını akan suyla beraber şadırvan oluklarına bırakıverip abdestimizi tamamladıktan sonra camiye girebiliriz artık.

Geç kalmış olmamız bizim suçumuz. Ancak bizim gibi onlarca kişi geç kalınca ya da avluda oyalanınca camiye girmekte oldukça zor. Öncelikle itiş kakıştan sonra, ayakkabıların elbiselerimize çarptığı durumlara “La Havle” çekerek cami içine adımımızı atarız. Ayakkabılarımızı koyacağımız raflar, şadırvanda etkisinden yeni yeni kurtulduğumuz kokulara nazire yapar tarzda karşılar bizleri. Yıkanmayan ayaklar, kirli çoraplarla bütünleşip kunduralara kişisel kimliklerini bırakır. Gerçi bu durum en azından benzer ayakkabıları olanlar için cami çıkışında ayakkabı karışıklığını önlemek adına yararlı olabilir. Herkes kendi kokusundan tanıyabilir kunduralarını nitekim.

Duvardan duvara halı ile döşenmiş zemin, alnınızı ulvi bir amaç için karşılamaya hazırdır üzerlerinde biriken toz parçacıkları ile... Ön saflar boş dururken kapı önlerini tutup cemaat girişini kendi çıkışlarını kolaylaştırmak adına parselleyenleri çiğnememek size kalmış. Tüm bu badireleri atlatıp herhangi bir safa oturduğunuzda, Ezan öncesi İmamın verdiği dersi dinlemekle, etrafınızda sohbet edenlere, gülüşen gençlere kulak kabartmak arasında ikilemde kalırsınız. Bu süreçte ayaklarına çorap giymeden halı üzerinde nasırları ile saf tutan hemcinsleriniz gözüne takıldığında hala Huşu’dan bir miktar kalmışsa devam edebiliriz farz ibadetimize. Bu nasırlılar hele sizin önünüzde yer alıyorsa ve secde yapacağınız halı bölümünde o ayakları görüyorsanız, söylenebilecek fazla bir söz yok vesselam.

Tüm bu olumsuz atmosferde imam ve Cami Derneği ileri gelenleri kendi otağlarında, namaz çıkışında toplanacak yardımın organizasyonunun, bir önceki Cuma gününde olduğu gibi başarıyla sonuçlanması için gerekli tedbirleri alma peşindedir. Tespihat görevi, Cuma vakitleri karton kutuyu cemaate tutma işi dışında bir görevleri yok gibidir bu ileri gelenlerin... Birde “Ön safları dolduralım, arkada cemaat sıkıştı cemaati Müslimlin” hatırlatmaları da zor görevleri arasındadır bu amcaların. Çoğunun adlarının önünde “Hacı” sıfatı yer alır. Cami halılarını süpürüp yıkatmak, ayakkabı iğrençliğine çözüm getirmek, tuvaletleri temizletmek, şadırvandaki muslukların sayısını arttırmak, durmuş saatlere pil takmak gibi konulara getirebilecek çözümleri yoktur birçoğunun. Ne hikmetse, cemaat saygıda kusur etmez hacı amcalarına...

Cami avlusunda Pazaryerini andıran her türlü sebze meyve, giyecek, kuruyemiş, ayakkabı, kaset, anten vs ürünleri görünce; “Cuma vakti alışverişi kesin, Cuma vaktinden sonra rızkınızı kazanmak için yeryüzüne dağılın” ayetini kim dikkate alıyor diye sorarsınız kendinize. Cuma namazına huzurla gelip, bitse de gitsem diye sinir harbiyle çıkmama vesile olan cahilliğe, pasaklı cemaate, bilgisiz imamlara, tembel cami derneklerine ve bizi bu hale getirip İslamiyet’i uyuşuk bir miskinler toplumu gibi yaşamamıza vesile olanlara içimde biriken husumetle çıkarım camiden genelde. Tabi bunların hiç biri farz olan bu ibadetimizi yerine getirmememize misal teşkil etmiyor. Tüm bu olanlardan rahatsızlık duyanlar, öncelikle Cumaya gitmesi gerekenlerdir kanımca. Gideceğiz ki zamanla bir şeyler düzelecek. Cami kirli ve pasaklı insanlara bırakılmayacak.

Söylesenize; biz Cuma namazını kılıyor muyuz gerçekten?

Gökhan UZUNOĞLU
10.05.2005 / İstanbul