Site Haritası

2005 Yılı Okudukları (25)


AYDINLANMA DEĞİL MERHAMET
Alev Alatlı

Büyük bir merakla aldığım “Aydınlanma Değil Merhamet” adlı eser ile Alev Alatlı’nın dili hakkında yorum yapmak belki çok doğru değil benim için. Alatlı’nın bu kitabı bir roman aslında. Ancak ben okurken o bildiğimiz roman sürükleyiciliğini tatmadım. Yer yer anı, yer yer tarih, yer yer felsefe tadında bir Rusya gezisi gibi bir şey bu kitap. Kitapta yer alan bölümlerin bazılarını merakla okudum. İlginç tarihi bilgiler veren Alatlı’nın bu bilgileri nereden edindiğini merak ediyorum açıkçası. Örneğin Stalin döneminde idam edilen binlerce Polonyalı subay, Rus mafyasının kendi içinde kanunları olan bir devlet modeli gibi bilgiler oldukça ilgi çekici. Ancak yinede kitap, o sürükleyiciliği bir türlü veremedi bana. Çok karmaşık ve yer yer sıkıldığım bir kitaptı. Alev Alatlı’nın bilgi birikimine bir sözüm yok. Ancak bu eser ya çok fazla büyütüldü. Ya da ben Alev Alatlı okuyacak seviyede değilim henüz! Kendimi hazır hissettiğimde Gogol’un 2. izine çıkmayı düşünebilirim. Ama şuan için burada kalma taraftarıyım.


 BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ
Mahir Kaynak & Emin Gürses

Günümüzün en önemli konusu olan Ortadoğu’da, bugün gelinen noktanın sebepleri ve bugünden sonra bölgenin nereye gideceğini dair ipuçları veren bir eser Büyük Ortadoğu Projesi. Özellikle bölgede merkezi bir konumda olan Türkiye’yi bekleyen tehlikeler, ABD ve AB ülkelerinin kendi çıkarları adına bölge üzerinde yaptığı planlar, önümüzdeki yıllarda oluşabilecek yeni gerginlikler, bu eserde net olarak dile getirilmiş Mahir Kaynak ve Emin Gürses tarafından.




 KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
Tayyip Gökbilgin

Türk tarihinin en görkemli dönemlerinden biri olan Kanuni Sultan Süleyman’ın yönetiminin yer aldığı bir eser. Ancak bu kadar görkemli bir tarih diliminin böylesine sıkıcı bir dille anlatıldığı başka bir eser var mıdır bilmiyorum. Kitabın kapağında biyografi yazıyor ama kendinizi 5–6 sayfa sonra seferler savaşlar, tarihsel rakamlar ve yüzlerce isim içinde boğuluyor hissediyorsunuz. Kanuni’nin çocukluğundan, gençliğinden doğru dürüst tek bir satır yok. Kendi tarihimizin en önemli şahsiyetlerinden olan Muhteşem Süleyman’ın hayatı adına hazırlanmış en sıkıcı ve sıradan eser budur sanırım. Ya da benim okuduklarım içinde bu en sıkıcısı idi diyelim. MEB yayınların çıkmış 1992 basımı kitap baskı hataları ile dolu. Üstelik dipnot ve yararlanılan kaynak eserlerin satır aralarında parantez açarak belirtilmesi de okurken adamı illet ediyor. Yani bir kitap bu kadar sıkıcı hale getirilebilir. Bravo MEB! Ve Tayyip Gökbilgin!


 GÖKYAKUT KİTAP
Gılbert Sıneue

3 temel din için kutsal sayılabilecek bir tabletin peşine düşen Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi. Kitabın anlatımındaki heyecan ve sürükleyiciliği çok zayıf. Şifrelerle bezenmiş notlar (saraylar) çözüme kavuşturulurken hiç de şaşırtıcı bilgilere ulaşmıyorsunuz. Sırf gizem katabilmek için yazılmış metinler ve bunları çözmeye çalışan, birbirlerine mahkûm, bir rahip bir haham ve bir şeyh.Tabi ortada 3 temel din ve bu dinlere mensup şahıslar olunca, aralarında geçen polemiklerde göze çarpıyor. Ve nedense İslam alimi şeyh; kaba, saldırgan gibi olumsuz davranışları kendinde topluyor. Böyle bir kitap yazıyorsanız, 3 din hakkında da çok iyi bilgiye sahip olmanız gerekir. Gılbert Sıneue ise kulaktan dolma bilgilerle karalamış kitabını. Ya da bunu maksatlı yapmış. Hz. Muhammed (SAV) için “Kadın milletinin arkadaşlığından çok hoşlanırdı ve pek çok da nikahsız karısı olmuştur” ifadesini İslam alimi! Arap Şeyh Sarrag’a söyletiyor mesela. Bu ve bunun gibi saçma sapan şeylerle süslenmiş! kitabı alıp okuyarak benim gibi zaman kaybetmeyin.


 İLLUMİNATİ
Texe Marrs

İlluminati... Aslında bu kelime ile en çok okunanlar listesinde bir dönem yer alan Dan Brown’un “Melekler ve Şeytanlar” adlı romanında karşılaştık yoğun olarak. Sanırım bu romanın çok okunup beğenilmesi. Texe Marrs’ın “İlluminati” isimli eserini okumaya da sevk etti insanları ve beni... Ancak Marrs’ın kitabını okuyup bitirdiğimde, yapıt, genel olarak ABD’nin eski ve yeni başkanlarına politikacılarına ve dünyada önemli kurumların ve şirketlerin başında olan kişilere, zaman zaman hakarete varan düşüncelerin yer aldığı, zemini pekte sağlam olmayan bir kitap olarak kaldı zihnimde. Dünyadaki gelişmelerde bir takım güçlerin rol alabileceği gerçeği doğrudur. Ancak Texe Marrs’ın bunu ispatlama çabaları, çok da sağlam olmayan, tabiri caizse kafadan üretilen bir takım komplo teorileri ile bezenmiş bir yazı dizisi gibi geldi bana. Ve sanki çaktırmadan, ABD milliyetçiliği ve Hıristiyanlık propagandası yaptığını gördüm kitapta. Özetle sıradan bir yapıt. Beni hiç tatmin etmedi.


 MARKSİST LİBERAL
Mehmet Altan

Mehmet Altan yazılarını kitaplaştırırken aynı yayınevini kullanmaz genellikle. Birçok yayınevinden çıkmış eserleri mevcuttur Altan’ın. Sanırım İthaki yayınları da “Bizimde listemizde bir Mehmet Altan kitabı olsun” diyerek Marksist-Liberal adlı eserin yayın hakkını almış. Mehmet Altan’ı daha önce okuyanlar, çok farklı düşüncelerle karşılaşmayacaklar bu eserde. 1985–1995 yıllarında çeşitli gazete ve dergilerde yer alan yazılarının derlendiği kitabın isminden de anlaşılacağı gibi Altan, dünya ekonomisine yön veren akımların tanımlarını net bir şekilde yapıyor kitabında. Bu tanımları yaparken Türkiye’de kavramların nasıl birbirine karıştığını daha net görüyorsunuz Neredeyse 20 yıl önce kaleme alınan ve o dönemlerde eleştirilen Türk ekonomisinin, üretim modelinin ve siyasi yapısının bugün hala pek değişmediğine tanık olmak insanın sinirini bozsa da kitap yinede okunmalı. Ama aslında bu kitabı, belli resmi görüşün arkasına sığınıp siyaset yapanlar okumalı ya neyse...


 BİR DESTANDIR ÇANAKKALE
Vehbi Vakkasoğlu

İçinde Çanakkale’nin geçtiği bir yazı okusam, yüreğim bir tuhaf burkulur. Bu vatan topraklarını kanları ile sulayan yüz binlerce Mehmet’in destanıdır Çanakkale... Vehbi Vakkasoğlu’nun hazırladığı eseri okurken o aziz hatıralara sahip çıkamayan bizlerin, utanılası durumunu hissettim yüreğimde. Okurken gözlerim doldu. Çanakkale’yi sadece Mustafa Kemal Atatürk’ten ibaret sananlar, ya da sadece o yönden kaleme alanlar ile ucuz sloganlarla milliyetçilik ve vatan sevgisi narası atanlar, Çanakkale’den yükselen feryada kulak versin!



 ONLARIN ALEMİ
Ahmed Er Rufai

Onların alemi, O’na (cc) tabi olan irfan sahibi kişilerin aleminin satırlara yansıması olarak özetlenebilir...  O aşk hali ile bağlı oldukları Yaradana duydukları sevginin boyutunun ne kadar farklı eksenlerde olduğunu daha iyi hissedebilmek için Onların alemine konuk olabilirsiniz.





 HEDEF ÜLKE AFGANİSTAN
Esedullah Oğuz

Hedef ülke, meğer ne kadar uzun bir süredir hedefmiş! Afganistan tarihi hakkında bilmek istediğiniz her şeyi özetle bu kitapta bulabilirsiniz. Afganistan halkının hem Sovyetler Birliği, hem de Amerika’nın çıkarları kıskacında sefalet çektiği acı dolu yıllara, birde mücahit grupların kendi içinde iktidar mücadelesi eklenince, ortaya dram dolu bir Afganistan tarihi çıkıyor. Peştunlar, Özbekler, Tacikler, mücahitler, ülkeyi mahveden Sovyet komünizm merkezli partiler ve maşa hükümetler... İşte tüm bunlar, iç içe Esedullah Oğuz’un kitabında harmanlanıyor.



 YÜZLER VE YÜREKLER
Aydın Boysan

Yüzler ve Yürekler sizi sıkmayacak, röportaj gibi görünüp aslında masa başında sohbet havasında geçen bir konuk kitabı. İçinde yer alan çoğu isim, bizim jenerasyonun çok fazla tanımadığı ya da sadece eserlerinden tanıdığı insanlar. Aydın Boysan Cumhuriyetten 2 yaş genç olmasının verdiği avantajla birçok isim ile anılarını kaleme almış bu kitapta. Öyle aman aman bilgiye gark edecek satırlar yok kitapta. Çoğu şahsiyetle sohbet edilen ortamların “Akademi Dem” dediği içki sofrasında olmasından mıdır nedir, aklınızda pek fazla bir şey kalmıyor kitabı bitirdiğinizde. Kitap sarhoş mu ediyor anlamadım gitti.


 SON ÜÇ YÜZYIL OSMANLI İMPARATORLUĞU
Alan Palmer

Osmanlının sancılı geçen son üç yüzyılını, Osmanlı dışından ele alan eser, hissedilir biçimde bir Osmanlı yönetimi eleştirisi yapıyor. Son üç yüzyılın padişahlarının, daha çok başarısızlık yönüyle ele alındığı eserde, Osmanlıdan çok, Osmanlı İmparatorluğunun içinde çıkarları uğruna politika yapan Fransa, Rusya, İngiltere ve Avusturya-Macaristan tarihi okuyor hissine kapılıyorsunuz. 2. Abdülhamit döneminde sayfalarca anlatılan Ermeni katliamları! İse, yabancı tarihçilerin belirli konularda Osmanlıya ve Türklere bakış açısının hiç değişmediğini okuyucuya hatırlatıyor.



 EFENDİ
Soner Yalçın

Beyaz Türklerin büyük sırrı iddiasıyla kaleme alınmış kitapta ben öyle sır falan keşfetmedim açıkçası... Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerinden başlayarak genel olarak İttihatçı şahsiyetlerin Sebatayist olanlarını seçip, bunların ekseninde yüzlerce isimle sıkıcı ve Soner Yalçın yorumlu bir eser okuyorsunuz. Osmanlı zamanında belirli mevkilerde binlerce isim sayılabilir. Bunların içinden zengin kökenli bir aile seçip “Osmanlının ve Türkiye’nin önemli köşe başlarını Sebatayistler tutuyordu ve siyasete onlar yön veriyordu” düşüncesini kafalara yerleştirmeye çalışmış Soner Yalçın EFENDİ’de. Hiç tarih okumamış insanları sürükleyebilir belki ama tarih severleri çok tatmin edeceğini sanmıyorum bu eserin. Özellikle Adnan Menderes üzerine yazılmış bilgileri “Bunların hepsi Yalan” mantığı ile sayfalarca çürütme çalışmasına bir anlam veremedim. Bu kısımların kitabın gidişatı ile hiçbir alakası yok nitekim. Abdülaziz’in bileklerini keserek intihar etmesi, Vahdettin’in kaçması gibi resmi tarih yalanlarını da, kitaba ilgili gözüken yerlerde serpiştirmesine karşı insan “Neyin Araştırmacısı” diye düşünüyor! Soner Yalçın, hazırladığı çalışmalarda ideolojisini çok belli ediyor. Ve ben bu nedenle onun bu araştırmaları yaparken objektif davrandığına inanamıyorum maalesef.


 YARİM HAZİRAN
Can DÜndar

Yaşama dair olanları kırmadan ne kadar eleştirebilirsiniz. Kızgınlıkları bile sevgi ile ifade edebilme başarısına tanık olmak istiyorsanız bu kitabı okuyun. İçimizdeki iki yüzlülüklerimizi, görüpte kafa yormadığımız, her gün karşımıza çıkan basit olayları Can Dündar bakın ne kadar şiirsel bir dille hatırlatıyor size. Zaman zaman hüzünlenip zaman zaman kızacağınız denemeleri okuduğunuzda, çoğunda “haklısın Can Dündar” diyeceğinize eminim...




 GENÇLİK VE AŞK
Cemil Tokpınar

Yakın zamanda evlilik müessesine kayıt yaptıracak kişiler için daha öncelikli okunabilecek bir eser GENÇLİK VE AŞK… Cemil Tokpınar’ı, evlilik hayatının mutlu ve huzurlu devam edebilmesi için yazdığı eserlerden tanıyoruz. Bu kitapta, diğer eserlerine benzer ipuçları mevcut. Ancak ufak bazı farklar, evlilik öncesi yaşanan sıkıntıların, aslında ne kadar basit ve çözülebilmesi kolay süreçler olduğunu gözümüze çarpıyor. Aslında bu kitabı, yuva kurmaya hazırlanan gençlerden ziyade, gençlerin anne baba ve yakın akrabalarının okuması daha öncelikli olmalı. Çünkü süreç içerisinde en büyük sıkıntılar, yuva kuracak gençlerin yakınları tarafından yapılan müdahaleler neticesinde çıkıyor.


 YAHUDİLERİN NAZİ AVI
Muhittin Nalbantoğlu

Hitler ve takım arkadaşlarının dünya tarihine bıraktıkları iğrenç sayfaları okumak, insan olan herkesin yüreğini sıkıştırmayı sürdürüyor ve sürdürmeli… Bu kısa hacimli kitap, ölüm kamplarında yaşanan insanlık dramının yönetmenlerinden bazılarının, inatla sürdürülen araştırma ve takip sonucu Yahudiler tarafından (MOSSAD) avlanmasını konu ediyor. Gerçi takiplerin çoğu, takip edilenin intiharı ile sonuçlanıyor ya neyse… Kitabın içinde yer alan fotoğraflar, 6 milyon insanın nasıl yok edildiğine de tanıklık ediyor. Sıkılmadan okuyabileceğiniz, ancak Hitler mezalimine karşı çok ekstra bilgi sahibi olmayacağınız bir eser…


 DARAĞACINDA BİR BAŞBAKAN
İsmet Bozdağ

Türk siyaset tarihinin en çok suiistimal edilen şahsiyetlerinden biridir MENDERES… İsmet Bozdağ bu eserinde Adnan Menderes’in dramatik idam sürecinden ziyade, DP’nin oluşumunu, bu oluşum sırasında tek partili Milli Şef dönemi ile yaşanan fikir ayrılıklarını, parti içinde yer alan Celal Bayar çoğunluklu anlaşmazlıkları, istifaları, Menderes’in eşi Berin hanımın hayatından kesitleri göz önüne seren başarılı bir eser kaleme almış. Başarısının en önemli sebebi olarak, yazarın o döneme tanıklık etmesi, Menderes ve Bayar ile yakın ilişkiler içinde olması gösterilebilir. Darağacında Bir Başbakan, halkın oylarını hiçe sayarak ülkede bir kavga ortamının oluşturulmasına yataklık eden muhalefet, medya ve belirli kurumların nasıl birlik ve beraberlik! İçinde hareket edip Orduyu göreve çağırışının! özeti. Okuyunca, bugünde hiçbir şeyin değişmediğini, tek farkın, süreç oluştuğunda idamla sona ermediğini göreceksiniz. Tabi bunu görecek gözünüz varsa!


 YAĞMURDAN SONRA
Can Dündar

Medya yazıları olarak adlandırdığı bu eserinde, esaslı bir medya eleştirisi yaptığı yazılarını derlemiş Can Dündar. Yazılı ve görsel basının, iş ahlakı ile topluma doğru olan objektif haberciliği nasıl sunması gerektiğinin kurallarını bir kez daha sıralamış. Gazetecilikten ekmek yiyen insanların, Can Dündar'ın satırlarına göz kabartmaları ve sonuçta mesleklerini ne oranda doğru yaptıklarını sorgulamaları gerek…




 CUMHURİYET DÖNEMİ MASONLAR
Orhan Koloğlu

Masonluk, kendi ritüelleri ile kapalı kutu şeklinde dünyada faaliyet gösteren bir tarikat benim gözümde. Yıllardır bu tarikat hakkında doyurucu bir bilgi sahibi olamadım. Orhan Koloğlu’nun bu eserinde de yine aynı soru işaretleri cevabını bulamadı. Masonlar açıklama yapıyor gibi gözüküp laf dolandıran beyanatları ile meşhurdur. Bu kitapta da farklı bir açıklamaları yok.  Onlar, insanlığa hizmet eden, inançlı, vatansever bir topluluk kendi ifadeleri ile. Aslında bir dönem Peyami Sefa, Masonlara sorduğu apaçık sorular ile olayı özetlemiş. Ama bu sorulara o tarihlerde cevap gelmediği gibi günümüzde de gelmiyor. Orhan Koloğlu, tarafsız bir bakış açısı ile eserini kaleme almaya çalışmış ama tarafsız kalmayı başaramamış. Yer yer Masonların haksız eleştirilere maruz kaldığından dem vurarak, gizli gizli avukatlığını da üstlenmiş aslında. Ülkemizde İslami kökenli tarikatlara öcü gibi bakılırken, Masonluk tarikatını Laikliğe aykırı olmayan bir dernek yapılaşmasında gösterme çabalarını okudum kitapta... Hiç tatmin olmadığım bir eser.


 TAŞ MECLİSİ
Jean Christophe Grange

“Kurtlar İmparatorluğu” ve “Kızıl Nehirler” de hissedilen o Polisiye-Gerilim formatını hissedemediğim bir Grange eseri Taş Meclisi… Bu durum belki de, işlenen cinayetlerin ve çözüme kavuşturulmaya çalışılan bilinmezlerin peşine, polisten ziyade oluşturulan kahramanın (Diane) düşmesi ile alakalı olabilir. Yer yer çok abartılı bulduğum Diane’nin gücü, kitabın sonlarına doğru her şeyin apar topar açığa çıkması, Grange’nin Şamanizm ekseninde oluşturduğu hayal gücünün biraz aşırıya kaçması, kitabın benim için negatif yönleri oldu. Taş Meclisi, Grange okumaya başlamak için ilk tercih edilen eseri olmamalı.


 HZ MUHAMMED (SAV)
Harun Yahya

Peygamber efendimiz (SAV) hakkında yazılmış çok da kapsamlı bilgi içermeyen bir Harun Yahya Külliyatı eseri… Efendimizin örnek hayatını hadisler ağırlığında işlemeyip, genel olarak Kuran-ı Kerimde, Efendimiz ile ilgili olan ayetlerle bir kitap derlenmiş. Efendimizin Kıyamet alametleri ile ilgili bize bildirdiklerinin günümüzdeki ipuçlarını, resim ve haber küpürleri ile derlenmesi ilgi çekici sayılabilir. Kitabın son bölümünde özet bir evrim safsatasına yer verilmesi, bu safsataya inanıp doğal olarak Allah’ın (cc) varlığını inkar eden zihniyetlere cevap niteliği taşıyor… Daha çok İslamiyet ve Peygamber Efendimizin hayatını ilk kez okumaya niyetli kişiler için hazırlanmış yüzeysel bir Hz Muhammed (SAV) kitabı diyebilirim.


 VİYANA KUŞATMASI
John Stoye

Osmanlı İmparatorluğunun duraklama devrinin artık çöküşe geçtiğinin habercisi olan 2. büyük Viyana Kuşatması 4. Mehmet dönemine rastlar. Sadrazam Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusundan ziyade, kuşatılan cephenin gözüyle hazırlanan kitap, Viyana Kuşatması ile ilgili yazılmış en kapsamlı eserlerden biri bana kalırsa. John Stoye, eserini objektif hazırlamış. Kuşatma öncesi ülkelerin siyasi ve ekonomik durumlarının yanında, kuşatma sırasındaki boğuşmaları bile ayrıntıları ile ele alan Stoye,  kitabın sonunda da, Viyana’nın kuşatmadan sonraki durumunu, ülkeler arası ikili ilişkileri de özetlemiş. Tarih seviyorsanız, Dünya tarihinde çok önemli bir dönüm noktasına sahip 1683 yılındaki Viyana Kuşatması’na dair olan bu eseri okumalı ve kitaplığınızda bulundurmalısınız.


 ŞİZOFREN AŞKA MEKTUP
Cezmi Ersöz

Acaba ne kadar şizofren aşk var yeryüzünde? Cezmi Ersöz’ün o kasvetli havasını soluyarak bitirdim mektupları. Başka bedenlerde yaşanmış aşkların, itirafların haklılığını şiirsel bir dille ifade etmiş Ersöz. Okuyucuya kısaca “Sizin aşklarınızda böyle değil mi?” sorusunu sormuş hissettirmeden. Bizim “namus” dediğimiz değerler, Cezmi Ersöz’ün kitabında masum ve haklı eylemlere! dönüşmüş… Aldatmanın ve aldatılmanın sıradanlığına inananların okurken hoşuna gidebilir bu eser. Benim hoşuma gitmedi.



 GİDEON'UN CASUSLARI
Gordon Thomas

Mossad üzerine yazılmış birçok eserin bulunduğu bir ortamda, kitabın “Mossad Gizli Tarihi” olarak lanse edilmesi belki çok inandırıcı değil. Ancak kitapta Mossad’ın çalışma sitili hakkında oldukça net bilgiler ediniyorsunuz. Prenses Diane’nın trafik kazasında hayatını kaybetmesinin arkasında Mossad’ı görüyorsunuz. Mehmet Ali Ağca’nın Papaya suikast girişiminin satır aralarında Mossad’ı görüyorsunuz. 11 Eylül, 6 gün savaşı gibi İsrail ve dünya için önemli olayların bir yerlerinde mutlaka Mossad’ı okuyorsunuz… Türkiye için en ilginci ise, PKK terör örgütünün terörist başı Öcalan’ın Kenya’da yakalanma operasyonunu da Mossad’ın gerçekleştirdiğini okuyorsunuz… Aslında kitabın gizliden gizliye yaptığı tek şey, zihinlerde oluşturmaya çalıştığı: “Mossad, dünya istihbarat örgütleri içinde en güçlü ve dehşet olanıdır” fikri… Gordon Thomas’ın bozkurt olarak adlandırılan ülkücü grupları terörist diyerek toptan değerlendirmesi, Öcalan’ı ve PKK’yı Kürtlerin federe devlet için savaş veren lideri ve oluşumu olarak nitelemesi bazı şeyler için ipucu niteliği taşıyor. Kitap sıkıcı olmamakla birlikte “Süper Mossad” anlayışının hakim olduğu satırlarda yer yer sinirleriniz bozulabilir. Çevrenizdeki sayan ve katsalara dikkat edin!


 EVLİLİĞİN DÖRT MEVSİMİ
Gary Chapman

Eğer evlilik hayatımızı mevsimlere bölecek olursak, Gary Chapman’ın kitabında belirttiği gibi Kışı da Yazı da olacaktır ilişkimizin… Daha önce okuduğum ve çok beğendiğim “5 Sevgi Dili” adlı eserinin başarısından uzak bulduğum ve gölgesinde kaldığını düşündüğüm bir eser Evliliğin Dört Mevsimi… Evliliğimizin hep yaz sıcağında geçmesi için ifade ettiği stratejiler yararlı olacaktır muhakkak yazarın. Ancak bu eserinde benim dikkatimi çeken şey, Chapman’ın uygulamalar öncesi Tanrısal bir desteğe ihtiyaç duyduğumuzu sık sık belirtmesi oldu… Yani kısaca dua her şeyin başı gibi gözüküyor bu kitabı bitirdiğinizde. Kötü değil. Ama sakın “Beş Sevgi Dili” ile kıyaslayarak okumayın bu kitabı…


 İSTANBUL'A HASRET
Necip Fazıl Kısakürek

İstanbul’a Hasreti okurken Necip Fazıl’a hasret kaldım diyebilirim. Necip Fazıl’ın o insanı kalbinden vuran üslubuna bu eserde bir iki yazı haricinde hiç rastlamadım. İstanbul’a dair yazılar, çok yüzeysel ve oldukça basit konulardan müteşekkil kalmış. Bir süre sürekli Şirketi Hayriye vapurlarının işletim sorunları ile bir süre bit salgını ile bunalıyorsunuz. Necip Fazıl Kısakürek’in oğlu bence bu kitabı hiç derlememeliydi. Çünkü hiçbir edebi yönü yok. Zaten öyle olsa idi Necip Fazıl hayatta iken bu yazıları kitaplaştırırdı. Kitabın önsözünü yazan Mehmet Kısakürek ise babasından hiç feyiz almamış olacak ki düzdüğü satırlar edebiyat parçalamaya çalışan bir biçarenin ötesine geçmemiş. Kitabı bitirdiğimde tek beğendiğim yazı “Aşevleri” başlıklı olanı idi.