Eseri bir gün mutlaka okuyacağım düşüncesi ile bugüne kadar filmlerini izlemedim. Zira filmlerde göreceğim karakterlerle zihnimde bir dünya oluşturmak istemedim. Ancak en büyük hatam 38 yaşında bu tuğla kalınlığındaki üçlemeyi okumaya başlamaktı. Zira bu yaşta fantastik bir orta dünya hayalinde dolaşmak çok cazibeli gelmedi. Eser beni kendisine bir türlü çekemedi. Tolkien kesinlikle inanılmaz bir yazar. Burası kesin. Eseri inanılmaz bir hayal gücü ile ve kendi bile böyle bir dünyanın varlığına inanmış olarak yazmak taktir edilesi bir durum. Ama bu kitabı lise çağlarında ya da üniversite çağlarında okumalıydım. O zaman yürüyen ağaca benzeyen ent’lerden, gollum’dan ve hobbit’lerden etkilenip esere mıhlanabilirdim. Olmadı, olamadı. Bu kadar kapsamlı bir romanda tüm iyilerin hayatta kalması da fazlaca mutlu son içeriyor. Tam 980 sayfa içinde neredeyse 80 sayfa bir macera ve aksiyon var. Kalan sayfalar yollar yürüyüşler yürüyüşler… Etkilendim mi? Kesinlikle hayır. Kült bir eser. Ama kesinlikle bir klasik değil benim için. Böyle bir tat alamadım. Orta yaşta okunacak bir eser değil. Zaman yanlış tercihti. Ancak yine de kitaplığımda yer almasından pişman değilim.
EFSANE
İskender Pala
PKK İLE PAZARLIK
Ümit Özdağ
2015 yılında tekrar hain saldırıların başladığı PKK terörü ile eş zamanlı okumaya başladığım eser… Eseri okurken her akşam terörü bu noktaya getiren dönemin siyasilerinin sanki bu kanda hiç sorumlulukları yokmuş gibi yaptığı açıklamalar… AKP iktidarı, PKK terörünü tek başına bitirip bundan siyasi olarak nemalanma uğruna adına “Çözüm Süreci” dediği bir süreç başlattı. Bu kitap bu sürecin ve bu süreç adı altında teröristlere verilen tavizlerin, yapılan yanlış uygulamaların tarihe not düşülmesi bakımından çok değerli. Ve 2015 yılına geldiğimizde kitapta farklı kalemlerin belirttiği sonuçların gerçekleşmesi, düşülen notların doğruluğunu kısa sürede teyit etmiş oluyor. Daha uzun vadede gerçekleşecek, ülkeyi belki de bölünmeye götürecek öngörülerin sonuçların ortaya çıkmaması için daha çok kişi tarafından okunmalı paylaşılmalı diye düşünüyorum.
KAZIM KOYUNCU DIDOU NANA
Birol Öztürk
Birol Öztürk ile ilk tanıştığım eseri. Buna Kazım Koyuncu’ya olan sevgim sebep oldu diyebilirim. Eser salt bir Koyuncu biyografisi olarak düşünülmemeli. En azından ben böyle algılamadım okuduğumda. Zira doyurucu bir Kazım Koyuncu araştırmasından çok yazarın ona olan hayranlığının kaleme yansıyan deneme tadında satırları olarak göze çarpıyor. Yer yer yazarın anıları, hikaye tadındaki notları esere farklı bir tat katmış. Kronolojik bir Koyuncu biyografisi değil anlayacağınız eser. Sizi sıkmadan bir çırpıda okuyacağınız ve en önemlisi de Kazım Koyuncu’yu çok özlediğinizi hissedeceğiniz bir hüzün kitabı aslında.
AŞK BİR DAVAYA BENZER
H.Nur Artıran
Konya ilimizde Mevlana müzesini ziyaret ettiğimizin anısıydı bu kitap. Yazarın Mesnevi ve Şems-i Tebrizi’nin düşünceleri ile harmanladığı akıcı ve gönülleri ferahlatan bir kitabı. Okurken huzur bulduğumu söylemeliyim. Kitaba ara verip dünya koşuşturmacasında anlatılanları yine unutup kitabı elime aldığımda tekrar bir huzur limanına sığındığımı hissettiğim eser… Okunmasının yanında Mevlana’nın öğretilerini hayatımıza rehber edebilmenin de nasip olması temennisi ile okuyun derim.
MAHİR ÇAYAN TOPLU YAZILARI
Uğur Koparan
Sosyalist ideolojinin Türkiye’de silahlı askeri sayılır Mahir Çayan. Çayan için devrim ancak silahlı bir mücadele ile sonuca ulaşır. Kitap Çayan’ın çeşitli toplantılarda ve dergilerde yer almış konuşma ve yazılarının bir derlemesi. Kitap kapağının arka yüzündeki ifadeler kesinlikle çok abartılı. Sizi kitabı okumaya sevk edecek bir anlamda gaza getirecek paragrafa aldanmayın derim. Çayan’ın ne kadar entelektüel ve romantik olduğundan dem vurulmuş. Eserde ise yüzleştiğiniz durum Mahir Çayan’ın neredeyse kendisinden başka kimsenin Sosyalizm ile ilgili düşüncelerini kabul etmeyen, farklı düşüncedeki sosyalistleri eleştiren yerden yere vuran üslubu. Bir oportünizm kelimesi var ki eser boyunca yakanızı bırakmıyor. Bolca yabancı kelimeler ile proleterya devrimini anlatmak oldukça enteresan! Açıkçası Sosyalizm ile ilgili okunacak belki de en son kitap diyebilirim. Yazı dili ve üslubu ziyadesi ile sıkıcı. Belki 100 sayfada anlatılacak konu 327 sayfa boyunca kendini tekrar ediyor. Okuduktan sonra çıkardığım sonuç şu. Çayan için mücadele adamı diyebiliriz. Ancak fikir adamı asla diyemeyiz.
AY ÇÖREĞİ VE DENİZ YILDIZI
Sunay Akın
İlk basımı 1998 yılında olan kitabı okumak 2015 yılında nasip oldu. Yazarın daha önce okuduğum kitapları ile kıyasladığımda bana verdiği keyfin en az olduğu eseri diyebilirim. Sanırım bunda Sunay Akın’ın dünya görüşüne hitap etmeyen kişi kurum ve olguları bu eserinde inceden inceye aşağılaması etkili oldu. Sadece kendi fikrine yakın şairlerden şiir alıntıları yapmak, benim şair yönü de olan birisi için hoş karşıladığım bir durum değil mesela. Daha detaya girerim ama gerek yok kanısındayım. Zira bunun faydası yok. Ama belki bilerek belki bilmeyerek, ama aleni ama sinsice kendi fikirlerini karşıt görüşü küçük görecek satırlarla okuyucuya empoze etmeye çalışan yazarlarımız okuyucuların bunu yemediğini bilmelidir.